©tiebreakworld

NESLİHAN YİĞİT

NESLİHAN YİĞİT

9 yaşındaydım. Şu anki antrenörüm Çağatay Taşdemir tarafından seçildim. Uzun zamanlar beden eğitimi öğretmenimizin eşiydi ve kendi badminton branşı ile ilgileniyordu. Tamamen beden eğitimi dersine gelip bir seçme yaptı ve ertesi gün antrenmana çağırdı. 19 senedir birlikteyiz.

"Gerçekten iyi ki badminton"

Merhabalar, bizlere kendinizden bahsedebilir misiniz? Badminton dışında neler yaparsınız?

Aynı zamana beden eğitimi öğretmeniyim. Milli takım maçları çok yoğun olduğu için genelde kampta oluyoruz,antrenman yapıyor oluyoruz.

2012 Yaz Olimpiyatları'nda ülkemizi temsil ettiniz, badmintonda Olimpiyatlara katılan ilk Türk sporcu oldunuz. Neler hissediyorsunuz?

O kısıma çok vakit ayıramıyorum diyebilirim. Açıkçası benim için gerçekten rüya gibiydi çünkü ufaktım, önümde büyüklerim vardı.

"Badminton'un hayatıma kattıkları..." cümlesini nasıl devam ettirirsin?

Bir kelime ile nasıl tamamları bilmiyorum. Çok fazla şey kattı hayatıma. Badminton sayesinde şu anki hayatımı yaşıyorum. Bazen diyorum ki ‘’ iyi ki var’’ çünkü artık hayatımı badmintona göre yaşıyorum. Badminton hayatımın bir parçası değil, bütün hayatımı badmintona göre planlıyorum. Antrenman yapmadığımda kendimi kötü ve sorumlu hissediyorum. Zor ama her zorluğunda bir karşılığı var. O kürsüye çıktığımızda diyorum ki ‘’ gerçekten iyi ki’’.

Tamamen tecrübe edinmek için onlarla birlikte maça gidiyordum ve bir anda işler değişti. Her gittiğim turnuvada şampiyon olmaya başladım, ilk yurtdışı deneyimlerimi yaşıyordum. Maç yapmaktan ve orada olmaktan aldığım keyif bana Olimpiyat kapısını açtı aslında. Olimpiyatı ilk o zaman öğrendim ve şu anda her sporcunun hayali oraya gitmek, orada bir şeyler başarabilmek. Benim için unutulmazdı diyebilirim.

"Medya önünde de çok geri plandayız."

Bunun eksikliğini hissediyorum. Altyapı olarak baktığımızda Türkiye’de en çok lisansa sahip olan ikinci federasyon badminton. Ama dediğin gibi üst dizey sporcular maalesef yok oluyorlar.

Üniversite ve tamamen spor arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar genelde. Burada gerçekten kendi adıma şunu söyleyebilirim ki ben istemesem, ben mücadele etmesem bazı şeyler çok zor olurdu. Geçen sene Avrupa üçüncüsü oldum ve ben herkese ‘’Neslihan Avrupa üçüncüsü oldu’’ demesem kimsenin bundan haberi olmaz belki de. Ama futbolda bir Avrupa üçüncülüğü senelerce konuşulur.

Medya önünde de çok geri plandayız. Yavaş yavaş biz kendimiz sporumuzu tanıtmaya çalışıyoruz ama tabii ki daha çok fazla şey yapılabilir. Neden olmasın?

2016 Rio Olimpiyatlarını kaçırmış olmanız sizi nasıl etkiledi?

2016 Rio Olimpiyatlarını kaçırdıktan sonra aslında daha profesyonel oldum diyebilirim. Öncesinde de çok büyük emek veriyordum ama hiç bu kadar üzüleceğimi düşünmemiştim. Bir kota hakkı var, arkadaşım ile birlikte en son maça kaldık. Bir tur atlayan olimpiyata gitmeye hak kazanacaktı ve sabahtı maçım, akşam saat 10 a kadar oturup ağladığımı biliyorum yenildim diye. Arkadaşım gittiği için çok mutluyum ama ben başaramadığım için çok üzülmüştüm. Bir daha bunu yaşamamak için dört elle sarıldım. O andan itibaren her şeyim değişti. Profesyonel olarak bir diyetisyenle çalışmaya başladım, pilates antrenörüm var vs. Aslında her şeyi ne kadar profesyonel yapabilirsem o kadar iyi olacağına inandım. Bir dönüm noktası gibi oldu.

Antrenman rutininden bahsedebilir misin?

Antrenman rutini çok zor. Haftanın altı günü, ve bu altı günün büyük bir çoğunluğu çift antrenman yapıyorum. Sadece pazar günü off. Sabah 8-11, öğlen de 15-18 antrenmanımız var. Sabah 6 da mesai başlıyor. Bazen tamamen şakasına ‘’memur gibi çalışıyoruz’’ diyorum :) Akşam ekstra bir faaliyet gösteremiyoruz, uyumamız gerekiyor çünkü sabah antrenmanına hazır olmak durumundayız.

Bazen güzel bazen zorlu bir süreç diyebilirim.

Maç öncesi totemlerin var mı?

Annemin aldığı bir kolyem var. İlk maçlara gitmeye başladığım zamandan beri hiç çıkartmıyorum. Bunun bana uğur getirdiğine inanıyorum. Maç öncesi fiks uygulamam gereken şeylerim var. Onları yapmadan maça çıkamıyorum. Annemi kesinlikle ararım ve sessiz bir ortamda dua etmeyi gerçekten çok severim. Olmadan da olur mu tabii ki ama beni rahatlatıyor.

"Önemli olan oyuna odaklanmak ve keyif almak" diyorsunuz. Sizin mottonuzun bu olduğunu söyleyebilir miyiz?

"Genel olarak tüm işlerde kadın elini sürdüğü her şeyi altına çeviriyor. Sporda da çok zorlu bir durum. İster istemez ‘’kadın bir şey yapamaz, kadın kısa şort diyemez’’ gibi eski bir zihniyetimiz

Kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü bir sporcuyu ‘’yenmek zorundasın’’ algısı ile maça çıkardığımızda yüzde elli performansını bile bazen sergileyemiyor. Tamamen oyuna çıkarken ‘’çok antrenman yaptım, iyi çalıştığıma inanıyorum, eğlenmek ve kendimi ortaya koymak için maça çıkıyorum’’ diyorum. Kendimi şartlamıyorum ve korttan gülerek ayrılıyorum. Eksiklerimi fark ediyorum ve düzeltmeye çalışıyorum. İlk başlarda kesin kazanmam gerekiyor düşüncesi ile çıkıyordum ve sonradan aslında benim oyunumun bu olmadığını anladım.

var. Bunlar ile çoğu zaman yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Ben de karşılaşıyorum ama ‘’ ben buyum, en emek veriyorum, ben başarım ile konuşulmalıyım’’ diyorum.

Karşımda denk geldiğim kadınları da bu konuda desteklemeyi seviyorum. Emek veriyoruz ve her zaman desteklenmeliyiz. Babam bana ‘’ sen bir kızsın bu yaşta seni spora gönderemeyiz komşular ne der’’ dese çok üzülürdüm. Bir yerlerde bir şeyleri değiştirmek lazım. Ben bile tam olarak ilk başladığımda badmintonun ne olduğunu bilmiyordum ama ailem bana hep destek oldu."

Pandemi sürecini sorsak?

İlk başlarda zorlandım hatta çok üzüldüm. Maçlar, her şey ertelendi ve ilk üç ay neredeyse hep evde kaldık. Doğal olarak badmintonu evin içerisinde oynayamıyorsunuz. Evde kondisyon ve ağırlık antrenmanına yoğunlaştım. İlk maçlarımız Olimpiyatlardı ve rakibimin hangi durumda, hangi şartlarda çalıştığını, ne seviyede olduğunu hiç bilmiyordum. Hepimiz için geçerli tabii ki. Kendimizi de bilmiyoruz, bir maç yapma imkanımız olmadığı için performansımızın ne yönde ilerlediğini de bilemiyoruz, bir olumsuzluk ile karşılaşabiliriz.

Badminton ile uğraşmıyor olsaydın, ne yapıyor olurdun?

Önceden hep tasarımcı olmak isterdim. Hep çizimle yapardım, moda tasarımcısı olmak gibi bir hayalim vardı. Şu anda bazen bir uygulamadan kıyafet giydiriyorum, tasarlıyorum ve kamptaki arkadaşlarım ile şakalaşıyoruz. Bundan keyif alıyorum. Eğer hayatımda badminton hiç olmasaydı bu yönde ilerlemek isterdim.

İki Olimpiyata katıldınız ama sizin için unutulmaz olanın Londra olduğunu söylüyorsunuz. Merak ediyoruz.

İlk Olimpiyatımdı, ilk heyecandı ve Tokyo’ da pandemi şartları nedeni ile kavuşamadığımız büyük seyirci kitlesine kavuştuğum ilk noktaydı. Sahaya çıktığımda antrenörüme ‘’ şu an nasıl oynayacağımı bilmiyorum çünkü elim ayağım titriyor ‘’ demiştim. Karşımdakiler çok güçlü sporcular ve yaşımın verdiği bir heyecan da vardı. Tokyo’ da o adrenalini hissedemiyorsunuz ister istemez. Londra

Bir röportajınızda da "badminton bütün branşların birleşimi gibi" diyorsunuz. Biraz açabilir misiniz?

Sadece elimize raket alıp saha içerisinde oynamıyoruz. Maçın içerisinde kalabilmek için kondisyonumuzun, dayanıklılığımızın, dengemizin, çabukluğumuzun çok iyi olması gerekiyor. Sabhaları tamamen fiziksel antrenman yapıyoruz. Koşu ve kuvvet çalışıyoruz. Sahada fiziken ne kadar güçlü olursak badminton oyunumuzu da o kadar güçlü sergileyebiliyoruz. Çağatay Hoca da atletizm antrenörlüğünden geliyor, bu konuda da çok bilgili.

Dünya sıralamasında otuz, Avrupa’ da yedincisin şu anda, bu sana neler hissettiriyor?

Bu konumda olmaktan mutluyum ama hedeflerimin arasında ilk ona girmek var. Dünya’nın en iyileri ilk on içerisinde olan sporcular. Onlar ile birlikte yavaş yavaş maçlar yapmaya ve aynı turnuvalara gitmeye başladım. İster istemez sürekli birlikte maç yapınca onlar gibi düşünmeyi ve onlar gibi oynamayı öğreniyoruz. Bir süre sonra onları yenme aşamasına geçiyoruz. Belli sporcular var herkes onlardan bahsediyor ve artık Olimpiyatlardan sonra ‘’ yeni bir yıldız mı doğuyor?’’ Diye haberimin yapılması beni çok mutlu etti. Daha çok çalışmak ve başarmak istiyorum. Kendimi de gururlandırmak istiyorum.

Sporcu kimliğinizi 3 kelime ile anlatmanızı istesek ne derdiniz?

Çalışkan, hırslı, disiplinli

Top